12 Haziran 2007 Salı

Yeni Başlayanlar için Yağlı Güreş-2



YAĞLI GÜREŞ VE ÖDÜLLENDİRME

İlk dersimizde yağlı güreşin minder güreşine oranlara güreşçilere daha çok para kazandıran bir spor olduğundan bahsetmiştik. Minder güreşinde uyduruk bir madalya ve kulübünüzden aldığınız maaşla geçinmeniz gerekirken yağlı güreşte performansınıza göre kazandığınız parayı siz belirlersiniz.
Altın Kemerden bahsettik ancak bu daha çok manevi bir şey. Üst üste 3 kere Kırkpınar'ı kazanıp altın kemerin ebedi sahibi olmanız zor, kazanmışsanız da zaten o zamana kadar parayı da vurmuşsunuz demektir. Kırkpınar'daki altın kemer, bir başpehlivana ün kazandırır, yani daha büyük gelirler için bir anahtardır. Yurt içindeki güreşseverler sizi kendi turnuvalarında izlemek ister, bu nedenle organizatörler sizi kendi turnuvalarına getirmek için avuç dolusu para öder.
İşte bu noktada sözleşmeli pehlivan terimi ortaya çıkıyor. Eskiden bir pehlivan kıspeti eline alır başlarmış sıradan İstanbul-Bursa-Balıkesir-Çanakkale... diye. Şimdi pehlivan organizatörleri var, onları arayıp 'şunları şunları getirsene' diyorsunuz. Her pehlivanın bir fiyatı var. En pahalısı Kırkpınar başpehlivanı tabii. Yanlış hatırlamıyorsam Osman Aynur geçen yıl katıldığı her turnuvada 5 bin YTL kadar para istiyordu ki bu minimum fiyat. Adam ilk turda elense dahi sözleşme gereği o parayı pehlivana ödersiniz. Genelde gruplar halinde anlaşma oluyor. Mesela Osman Aynur, Salih Dorum, Bekir Seçim gibi Antalyalı pehlivanlarla paket halinde anlaşma imzalarsınız, hepsi için bir senet kesersiniz, onlar aralarında da paylaşabilir. Ünlü gruplara dahil başaltı pehlivanları da sözleşmeye dahi olabiliyor.
Peki sözleşmeniz yoksa? O zaman sadece belediyenin belirlediği ödüle güreşirsiniz ki başpehlivanlık dışındaki tüm boylar böyle zaten. Her boyun aldığı ödül turnuvanın büyüklüğpüne göre değişir. Bazı turnuvalarda başpehlivana 500 YTL birincilik ödülü verilirken Kırkpınar'da bu ödülü küçük orta birincisine verebiliyorlar! Ancak alt boylarda verilen ödül ev geçindirmeye her zaman yetmeyebilir.
Bir de yolluk denilen para vardır. Güreşlere katılan her pehlivana, hangi turda elenirse elensin verilir. Bu da turnuvaya göre değişir. Kağıthane deste boy pehlivanına 50 YTL verirken Kırkpınar'da ilk turda elenen başpehlivan 540 YTL alıyor. Kırkpınar'da ayırca atlanan tur başına pehlivana 20 YTL ödeniyor.
Yolluk muhabbetinin şöyle bir sorunu var. Bazıları para almak için güreşip ilk turda eleniyor. Bunun önüne geçmek için yıllar önce güreş lisansı olmayanı güreştirmeme kararı aldılar. Ancak yine de güreş lisansı olup aktif güreş yapmayanlar ya da sadece 1-2 turnuvada yer alanlar Kırkpınar'a gelip oldukça iyi olan yolluk paralarına almaya devam ettiler.
Edirne Belediyesi'ni deli eden ve her sene zarar etmelerine yol açan durum da bu. sezoon boyunca hiç güreşmemiş veya 1-2 turnuvaya katılmış, yağlı güreşle alakalı-alakasız herkes Kırkpınar'a gelip güreşiyor. Bir de Kırkpınar'da pehlivanların barınma ve beslenmesi de belediyeye ait. Geçen sene 2000 kadar kişi katıldı. Bu sene belli kıstaslar getirip sayıyı azaltacaklarmış.
Şimdi yine de burada kişisel olarak bir ikilemle karşı karşıya olduğuzu belirtmemiz gerekir. Yağlı güreş diyoruz, 'er meydanı' diyoruz. Temelde isteyen her erkek o meydanda güreşebilir. Alakalı veya alakasız. Kıspetini giyen adamın orada güreşmeye hakkı vardır. Bu nedenle Edirne Belediyesi'nin burada ağlaması biraz yersiz kaçıyor, o zaman yapmayacaksın bu işi kardeşim.
Ya da şöyle bir şey olabilir, isteyen gene katılır ancak yolluk ve ödül alabilmek belli kıstaslara dahi olur, herkese yolluk verilmez. Belli bir güreş sayısını aşan insanlara para verilir.
Ancak yağlı güreşi çok seven ve sırf Kırkpınar'da güreşmek için gelen insanlar var, onların da yüzüne kapı kapatılmamalı. Ayrıca ne kadar çok pehlivan Kırkpınar için o kadar çok nam-şöhret demektir.

Hiç yorum yok: