20 Kasım 2007 Salı

Yağlı Güreş, Kadınlar ve Hanımağalık

Zübeyde Kavraz


642. Kırkpınar Yağlı Güreşleri'nin ağalığını, aslen Giresunlu bir işkadını olan Zübeyde Kavraz aldığında tüm Türkiye şaşırmıştı. Ata sporuna 'kadın eli' değecekti, olay her tarafta haber oldu.

Aslında yağlı güreş dünyasının içinde olan insanlar için hanımağa olgusu çok yeni bir şey değil. Kadınlar da yıllarca bir şekilde ata sporumuzun içinde olmuş, yağlı güreşi takip etmiştir.
Orta Asya'da kadınların da erkekler gibi güreştiği tarihi bir gerçek. Hatta Dede Korkut'un 'Banu Çiçek'le Bamsı Beyrek' adlı hikayesinde Banu Çiçek, kendisiyle evlenmek isteyen Bamsı'yla kimliğini belli etmeden at ve ok yarıştırır, üstüne güreşir. Bamsı, güreşte onu yendikten sonra Banu gerçek kimliğini açıklar ve Bamsı Beyrek'e varır.

Ancak bizim konumuz yağlı güreş tabi. Gerek teknik, gerekse dini konulardan kadınların yağlı güreş yapması imkansız. Yani, dünyada kadınların el atamayacağı tek spor dalı büyük olasılıkla geleneksel Türk yağlı güreşi (Burada 'geleneksek Türk' ifadesini ekstradan kullanma nedenim, yağlanarak güreşmenin farklı bir şey olması ve bayanlar arası bu tarz şov amaçlı güreşlerin özellikle ABD'de gece kulüplerinde yapılması). Ancak nihayetinde yağlı güreş aynı zamanda bir şov sporu, takip eden erkeklerin çoğu da yapmıyor, bu nedenle kadın pehlivan yok diye kadınların ata sporumuza ilgi göstermemesi gibi bir konu söz konusu değil.

Kırkpınar'la ilgili bir Japon'un hazırladığı kapsamlı sitede, kadınların Sarayiçi'nde yağlı güreş izlemesine izin verimediği yönünde yanlış bir bilgi vardı. Aslında orada bolca fotoğraf çeken bu arkadaşın nasıl böyle bir bilgi yanlışı yaptığını anlayamadım. Japonya'da, adet görüyorlar diye kadınların sumo güreşi yapılan alana çıkmaları yasak, herhalde bizde de böyle sandı. Neyse ki kendisine kapsamlı bir e-mail atarak, kadınların ata sporumuzu izlemeye geldiğini, tüm yağlı güreş turnuvalarından tribünlerde azımsanamayacak ölçüde bayan seyirci olduğu bilgisini verdik, yanlış düzeltildi.

Osmanlı döneminde özellikle saraylarda valide sultanların, aynı padişahlar gibi pehlivanları korudukları bilinmektedir. Orhan Gazi'nin eşi Nilüfer Hatun, Bursa'da toprak bağışı yaparak pehlivan tekkesinin kurulmasına ön ayak olmuştur. Ayrıca padişahların saraya alındığı dönemlerde, kıspeti olmayan pehlivanların, valide sultanların emriyle diktirildiği de bilinen bir gerçek (Bu yazı akademik bir çalışma olmadığı için maalesef unuttuğum isimleri veremiyorum.) Ayrıca, kadınların saray bahçesinde güreş izlerken resmedildiği son dönem ünlü bir Osmanlı portresi de mevcuttur.

Bir ilginç hikaye de Koca Yusuf'tan. Koca Yusuf gençlik döneminde güreş için gittiği bir yörük köyünde, bir genç kızın evlilik teklifini, pehlivanlık kariyerini etkileyeceği için kabul etmemiştir. Neyse bu olay unutulu gider, Ballan Savaşları sırasında Koca Yusuf 'Memleket elden gidiyor, ben güreşip ne yapacağım' diyerek pehlivanlığı buırakıyor. Neyse bir gün gezerken genç bir kızı azgın bir boğanın gazabından kurtarıyor. Sonra bu kurtardığı kıza aşık oluyor. Tabi tahmin edeceğiniz üzere bu kız, o eskiden reddettiği kız. Gülçehre isimli bu kız, Koca Yusuf ancak pehlivanlığa, yağlı güreşe tekrar başlarsa onunla evleneceğini söyler. Bu da o zamanki kaıdnların güreşe ve pehlivanlığa verdiği değeri gösteren önemli bir anektottur. (Halil Delice'nin yazdığı Koca Yusuf kitabını da, okumayanlara şiddetle tavsiye ediyorum)

Kadınların yağlı güreşe ilgisi yüzyıllarca seyirci seviyesinde oldu. Osmanlı dönemindeki sosyal yapının hanımağalığa uygun olduğu söylenemez, zaten elimizde Kırkpınar hanımağası olduğuna dair hiçbir resmi belge yok.

Cumhuriyet döneminde de uzun süre böyle gitti. 90'ların başında Edirne'de yaşayan bir işkadını hanımağalığa aday oldu. Eşi ve çocuğunun da eskiden güreştiğini belirten bu hanımefendi açık artırmada sanıyorum gümüş kemerli, efsanevi ağalardan Alper Yazoğlu'na kaybetti. Gerçi daha önce yerel bir turnuvada bir hanım ağamız olmuştu ancak o zamanlar medya şimdiki gibi olduğundan pek gündeme gelmedi.

2002 senesindeki 642. Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri'ne geldiğimizde ise 641 yıllık erkek hükümranlığı son buldu ve aslen Giresunlu olan Kırkpınar'da fuarcılık yapan Zübeyde Kavraz 85 milyar vererek ağalığı kazandı.

Peki Zübeyde Kavraz niye ağa oldu? Kendisi aslen Giresunlu ve bu bölgede yağlı güreş pek olmadığından kendisinin küçüklükten gelen bir yağlı güreş sevgisinin bulunduğunu sanmıyorum. Zaten Kavraz’ın daha sonra yaptığı açıklamalar son derece çelişkili. Genel olarak gazetelere, Kırkpınar’dan çok etkilendiğini, tarihte bir yolculuğa çıktığını, ata sporuna sahip çıkmak istediğini bu nedenle eşiyle konuşup aday olmaya karar verdiğini belirtti.
Ancak ilginç bir şekilde daha sonra Dünya gazetesine verdiği demeçte, güreşlerin son gününe davetli olarak gittiğini, ağalık adayları okunurken kendisinin de isminin okunduğunu, açık artırmada da ağalık ihalesinin birden üstüne kaldığını belirtti. Zaten aralık ayında Edirne Belediyesi’ne ağalık bedeli olan 85 milyarı yatıramadı, çek verme isteği de geri çevrildi ve ağalığı elinden alındı, hatta ‘hanımağa, züğürt ağa oldu’ başlıklarını çok okuduk.

Kişisel olarak hanım ağalık kurumuna karşı değilim, bilakis yağlı güreşin halka ilişkileri açısından son derece yararlı olabilir. Kadınların ata sporumuza ilgisini daha da artırmasına da vesile olacaktır hanımağalık kurumu, çünkü yağlı güreşin Türkiye’de ve dünyada gelişmesi için aşırı maço kimliğinden kurtulması şart. Ancak illahaki hanım ağa olacak diye bir koşul da yok. Eğer gerekli şartları yerine getirebilecek, yağlı güreş kültürüne sahip bir hanımağa varsa başımızın üstüne yeri var.

Bununla birlikte belirtmek gerekir ki, Zübeyde Kavraz yanlış bir isimdi. Nasıl ağalığa girdiği halen bir muamma. Eğer onu zorla soktularsa, bunu yapan kişiler Kırkpınar’a büyük zarar verdi. Ancak kanımca reklam yapmak için kendisi girdi ve hakikaten de Kırkpınar ağalığı sayesinde milyarlarca lira vererek yapamayacağı reklamı yaptı.

Şu anda Türkiye’de bazı yerel turnuvalarda hanım ağalar mevcut ve görevlerini layıkıyla yerine getiriyor. Bunların en önemlisi, İstanbul Samandıra Güreşleri Hanımağası Tülay Orhun. Kendisiyle şahsen tanışma imkanı da bulduğum, eski bir eğitimci olan Orhun üç yıldır görevini başarıyla sürdürüyor, ayrıca pek çok pehlivanı himaye ediyor. Gerçekten yağlı güreşi seviyor ve ata sporuna destek vermek istiyor.

Aynı zamanda, Tekirdağ Büyük Mandıra beldesi eski Belediye Başkanı Hülya Gürman’ı da burada anmak gerek. Osmanlı döneminin ünlü pehlivanlarından Kavasoğlu İbrahim’in torunu ve yağlı güreşi çok seviyor. Kendisi zamanında Büyük Mandıra Yağlı Güreşleri’nin başarıyla himaye etti. Halen de bu güreşler sürmekte.

Yazı: Efkan Bucak, 20 Kasım 2007, İstanbul

Efkan Bucak, halen Radikal Gazetesi'nde spor yazarlığı yapmaktadır. Bu yazı, yalnızca sitemiz için, güreşseverleri bilgilendirme amacıyla yazılmıştır. Kullanılırken, emeğe saygı açısından, yazarın isminin kaynak gösterilmesini rica ederiz.

Hiç yorum yok: